Böbrek Hastalıkları

Böbreklerin ana görevleri vücudun su, elektrolit ve mineral içeriğini düzenlemek, metabolizma sonucu ortaya çıkan atık maddelerle yabancı maddeleri vücuttan uzaklaştırmak ve bir takım enzimleri ve hormonları üretmek ve salgılamaktır. Böbreklerin çok çeşitli hastalıklara bağlı olarak bu görevlerini kısmen veya tamamen yapamaz hale gelmesi böbrek yetersizliği olarak tanımlanır. Böbreğin tıbbi hastalıkları kendilerini neden olan hastalığın farklı belirti ve bulgularla ortaya çıkabilirler.

1. AKUT BÖBREK YETERSİZLİĞİ:
Böbrek fonksiyonlarının kısa bir dönem içinde akut olarak bozulmasını ifade eder.
- İdrar miktarında azalma, aşırı artma azalma
- İştahsızlık, bulantı, kusma
- Yakın zamanda geçirilmiş enfeksiyon (ishal, üst solunum yolu enfeksiyonu vb.)
- Yeni kullanılmaya başlanan ilaç veya bitkilerden sonra
- Tomografi-anjiografi gibi boyalı madde maruziyeti sonrası

İlgili durumlarda mutlaka böbrek testlerini yaptırınız. Böbrek fonksiyonlarının ani bozulmasına akut böbrek hasarı denir. Erken tanı ve hastalığın tipine göre tedavinin tipine göre tedavinin ivedilikle başlanması önemlidir. Akut böbrek hasarı genellikle tedaviye iyi yanıt vermekle birlikte yanıt hastalığın nedenine, şiddetine ve tanının hangi evrede konulduğuna göre değişebilmektedir. Hastalığın tanısı için hastalarda böbrek biyopsi yapılması gerekebilmektedir.

2. KRONİK BÖBREK YETERSİZLİĞİ ( KRONİK NEFRİTİK SENDROM):
Diyabet, Hipertansiyon, glomerülonefrit gibi kronik seyirli böbrek hastalıklarına bağlı olarak böbrek fonksiyonlarının ilerleyici nefron kaybı sonucunda giderek bozulması serum üre ve kreatinin seviyelerinin yükselmesi durumudur. Son dönem böbrek yetersizliğindeki hastalarda renal replasman tedavisine (diyaliz veya transplantasyon) başlanmalıdır. Bu hastalarda hipertansiyon, anemi, mineral ve kemik bozuklukları (hiperfosfatemi, hipokalsemi, renal osteodistrofi) gibi çeşitli bulgular görülebilir. Bu hastaların mutlaka bir nefroloji uzmanı tarafından takip edilmesi hastanın daha iyi takip edilmesi açısından önemlidir.

3. AKUT NEFRİTİK SENDROM (AKUT GLOMERÜLONEFRİT):
Bir üst solunum yolu veya cilt enfeksiyonunu takiben genellikle l-3 haftalık bir dönem geçtikten sonra ortaya çıkan ve daha sonra bulgularının düzelerek iyileşmesi beklenen bir tablodur. Başlıca belirti ve bulguları arasında makroskopik veya mikroskopik hematüri, proteinüri, hipertansiyon, ödem, oligüri, hafif üre ve kreatinin yüksekliği sayılabilir. En iyi bilinen tipi poststreptokoksik akut glomerulonefrittir. Ayrıca başka enfeksiyonlar sonrasında, sistemik hastalıklarda ve primer glomerulopatilerde de akut nefritik sendrom tablosu gözlenebilir.

4. NEFROTİK SENDROM:
Fazla miktarda proteinüri ve hipoalbuminemi ile birlikte genellikle ödem, hiperlipidemi ve lipidürinin bulunduğu klinik tablodur. Nefrotik düzeyde proteinüri 24 saatte 1.73 m2 vücut yüzeyi başına 3.5 gramdan fazladır. Ancak nefrotik sendromlu bir hastada albuminemi düzeyi çok düşerse veya GFR düşmeye başlarsa, proteinüri miktarı daha düşük olabilir. Nefrotik sendromda hematüri, hipertansiyon ve renal fonksiyon bozukluğu bulunması gerekmez.

5. ASEMPTOMATİK İDRAR BOZUKLUĞU:
Böbrek parankim hastalığına bağlı olarak başka herhangi bir semptom olmaksızın sadece idrar tetkikinin bozuk bulunması durumudur. Bulunan bozukluk proteinüri, hematüri veya bunların birlikteliği olup; kanda üre veya kreatinin yüksekliği, oligüri, hipertansiyon, ödem, hipoalbuminemi gibi başkaca herhangi bir belirti veya bulgu bulunmaz.

6. HİPERTANSİYON:
Dünya Sağlık Teşkilatı tarafından 1999 yılı raporunda erişkinde optimal ve normal arteriel kan basınçları sırasıyla sistolik 120 ve 130 mmHg, diastolik 80 ve 85 mmHg olarak kabul edilmektedir. Sistolik kan basıncının 130-139 mmHg, diastolik kan basıncının 85- 89 mmHg arasında bulunması yüksek normal kan basıncı olarak kabul edilmektedir. 140/90 mmHg ve üzeri ise hipertansiyonu ifade etmektedir. Hipertansiyonların çoğunda bir sebep bulunmaz ve primer hipertansiyon olarak kabul edilir. Bazı hipertansiyon olguları ise renal parankimal, renal vasküler veya endokrin hastalıklara bağlıdırlar, bunlara sekonder hipertansiyon denir.

7. NEFROLİTİAZİS:
Üriner sistemin herhangi bir yerinde taş bulunması ürolitiazis, böbrekte taş bulunması ise nefrolitiazis olarak tanımlanır. Üriner sistem taşları kalsiyum oksalat, kalsiyum fosfat, magnezyum- amonyum fosfat, ürik asit, sistin taşları gibi değişik bileşimlerde olabilirler.

8. OBSTRÜKTİF NEFROPATİ:
İdrar akımının engellenmesine üriner obstrüksiyon denir. Bu obstrüksiyon sonucunda üriner sistemde oluşan değişiklikler obstrüktif üropati, böbrekte oluşan değişiklikler ise obstrüktif nefropati olarak adlandırılırlar. Mesanenin yukarısındaki obstrüksiyon tek böbreği etkilerken, mesanenin altındaki bir obstrüksiyon her iki tarafı da etkiler. Üriner sistemdeki konjenital bozukluklar, travmalar, tümörler, sikatriksler, nörojen bozukluklar, taşlar, iyatrojenik bağlamalar, prostat hipertrofisi gibi sebepler üriner obstrüksiyona yol açabilirler.

9. ÜRİNER ENFEKSİYON:
Üriner sistemin mikroorganizmalarla invazyonu durumudur. Mesane idrarında bakteri bulunması olarak da tanımlanabilir. Orta akım idrarında mililitrede 100.000’ den fazla bakteri bulunması üriner enfeksiyonu gösterir. Semptomsuz bir kişide orta idrarda 1000- 10.000/ml den az bakteri bulunması kontaminasyon olarak kabul edilirken, 10.000 ile 100.000/ml arasında bakteri bulunması durumunda ise idrar kültürü ve koloni sayımının tekrarlanması, aynı cins bakterinin tekrar bulunmasının üriner enfeksiyon olarak değerlendirilmesi kabul edilmektedir.

10. RENAL TUBULER BOZUKLUK:
Böbreğin glomeruler fonksiyonlarınca normal olup, tubulusların görevlerini tam yapamadıkları durumlardır. Bozuk olan tubuler fonksiyona göre çeşitli klinik tablolar ortaya çıkabilir. Tubuler bozukluklar arasında D vitaminine dirençli raşitizm, nefrojenik diabetes insipitus, renal glukozüri, aminoasidüri, fosfatüri, renal tubuler asidozlar sayılabilir.